top of page

Çerkes Ethem Özelinde Kahraman - Hain İkilemi

  • Cengizhan Çanak
  • 5 gün önce
  • 5 dakikada okunur

Haziran 920…


Genelkurmay Başkanlığı yapılan Ankara Ziraat Mektebi’nde hummalı bekleyiş Eskişehir’den gelen bir trenle son buluyor, Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar alaylı bir çavuşu kapıda karşılıyorlardı. Büyük bir sevgi seliyle karşılanan bu uzun boylu genç adam Kuvay-ı Tedibiye komutanı Çerkes Ethem’den başkası değildi. Bir masanın etrafında kümelenen bu ekipten İsmet Bey hızlıca konuya girip Yozgat civarında Çapanoğlu’nun isyan ettiğini, zamanında önlem alınmazsa Ankara’nın elden çıkması ihtimalinden bahsediyordu. İsmet Bey’in izahatı sırasında Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalar dinlemekle yetiniyor, Ethem Bey’in ağzından çıkacak kelimeleri bekliyorlardı. Genelkurmay Başkanı’nın konuşması bittikten sonra Ethem Bey sözü ele aldı. Her zamanki sert üslubu ve dik sözleriyle Ankara sırtlarındaki bu küçük isyanın bile bastırılamayıp Yunan cephesinden imdat nidalarıyla kendisinin çağrılmasını eleştiriyor, isyanı bastıracağını ancak kendi gelene kadar bu üç paşadan birisinin Garp Cephesine gitmesini şart koşuyordu. Rütbesiz generalin bu cüretli konuşması karşısında paşalar sükût edip yalnızca tasdiklemekle yetiniyorlardı. Bu konuşmanın ardından Ethem Bey, Yozgat’a doğru hareket etti. O geldiğinde durum içler acısıydı. Kılıç Ali komutasındaki piyade taburu dağıtılmış, Kılıç Ali Kayseri sularına ricat etmişti. Refet Bey ise Çorum’un içlerine gizlenmiş, hareket kabiliyeti kaybolmuştu. Ethem’in kuvvetleri ise hızla Alaca civarını kuşatmış ve Çapanoğlu kuvvetlerini 2 saat içinde bozmuştu. Bu isyanın bastırılması Ethem Bey’e büyük bir saygınlık sağladığı gibi Ankara’nın en saygınlarından birisi Ethem Bey’in mebus biraderi Reşit Bey olmuştu. Artık millet meclisinde Ethem Bey’in kahramanlıklarından bahsediliyor, Anzavur belasını dağıtan yiğidin şimdi de Çapanoğlu’nu bozguna uğratmasıyla şanı alıp yürüyordu. Artık o milli mücadelenin kahramanlarından birisiydi.


Ethem gün sonunda şehre girmiş, düşman unsurlarla kim iş birliği yaptıysa kendi Divan-ı Harbinde mahkûm ediyordu. Bu mahkemelerde isyanın sorumlularından birisi olarak şaşırtıcı bir isim ön plana çıktı: Ankara Valisi Yahya Galip. Ethem, yıldırım hızıyla İçişleri Bakanlığı’na telgraf çekiyor, Valinin Yozgat’a gönderilmesini ve burada yargılayacağını belirtiyordu. Ankara Valisini yargılamak demek Mustafa Kemal’i yargılamak demekti. Vali görevinden azledildi ancak Ethem’e teslim edilmedi. Ethem’in öfkesi geçmiyor, gerekirse zorla valiyi yargılayacağını söylüyordu. Bir rivayete göre Ethem, Ankara’ya gidip Mustafa Kemal Paşa’yı darağacında sallandıracağını ima ediyordu. Ethem Bey’in kardeşi Reşit Bey, arabuluculuk ile sorunu zar zor çözdü. Bu olayla birlikte Milli Mücadele kahramanı artık Gazi Paşa ile karşı karşıyaydı. Bu vakitler Ethem Bey ve Garp Cephesi komutanı Ali Fuad Beyler büyük bir harekât planlıyorlar, Gediz’deki Yunan birliklerine karşı taarruza geçiyorlardı. Ankara’nın taraftar olmadığı bu harekâtta müspet bir sonuç alınamadı ve Ali Fuad Paşa görevden alınıp Garp cephesi ikiye bölünerek albay İsmet ve Refet Beyler bu cepheye tayin oldular. Ethem Bey için bu atamalar kendisine yönelikti. İsmet Bey ile yıldızlarının barışmadığı muhakkak idi. Bununla birlikte Refet Bey’le de öteden beri arası açıktı. Çerkes Ethem, Yozgat olayları sırasında Refet Bey’in tutumundan memnun olmamış ve onu İstiklal Mahkemesi’nde yargılamak istemişti. Buna ek olarak Refet Bey, zamanında Demirci Efe ile iyi bir dostluk kurmuş hatta bazılarına göre onun emrine girmişti. Demirci Efe isyan ettikten sonra Çerkes Ethem bu isyanı da bastırmıştı. Şimdi ise bu atamalar Ethem’in kuşkularını iyice arttırmıştı. Bu kuşkuların nihayeti erdirilmesi için Eskişehir civarına İsmet Bey ile konuşmaya gitmiş ancak İsmet Bey müsait olmadığını söyleyerek bu isteği reddetmişti. Ethem Bey’in gönderdiği asker, İsmet Bey’in karargâh subayından nezaketsizlik gördüğünü de ekleyince Ethem bir hışımla İsmet Bey’in karargahına vararak içeri girmiş ve gayet hararetli bir konuşma yapmıştı. Hatıratında: "Samimiyetten eser kalmayan ve sizinle ortak olan hayatımıza son vermeye geldim. Şu günlerde cereyan eden maskeli ve maske­siz aleyhtarlıklardan amaç nedir? Eğer bana ve Kuva-yı Seyyare'ye artık gerek kalmamışsa bunu açıkça söyleyiniz, derhal bu fedakâr kuvveti dağıtmaya hazırım. Görüyorsunuz ki, hastayım. Fikren ve bedenen istirahate muhtacım. Beyefendi ben sizinle açık ve ciddi görüşüyorum ve öyle yanıt istiyorum." sözleriyle İsmet Bey’e hitap ettiği belirtmekte ve İsmet Bey’den ise onu ne kadar sevdiğini, aralarının açılması için düşmanlarının gayret içinde olduklarını vurguladığı hatta kendisinin takdir edeceği bir rütbeyle askeri üniformalı olmasını istediği şeklinde cevap aldığını yazmaktadır. Önce Gazi Paşa’yla arası limonileşen Ethem şimdi de Garp cephesi komutanlarıyla kavgaya tutuşmuştu. Ankara’daki Büyük Meclis, hâlâ Ethem’e büyük saygı duyuyor ancak başarısız Gediz taarruzu ve komutanlarla yaşadığı sıkıntılar neticesinde bir kısım karşıtı ortaya çıkıyordu. Kahraman artık birilerince sorgulanmaya başlamıştı.



 Aralık 920...


İstanbul hükümeti, Ankara’daki güce daha fazla direnememiş ve sulh masasına oturmak için Sadrazam İzzet Paşa’yı Bilecik’e müzakereler için göndermişti. Mustafa Kemal Paşa, heyetle görüşme sırasında intibalarını daha tesirli hale getirmek için Çerkes Ethem’i de bu buluşmada görmek istiyordu. Ethem Bey bu isteğin ardından Ankara’ya geçti. Kendi beyanına göre hastaydı ve yataktan kalkamayacak haldeydi ancak Gazi Paşa onun trene yetişmesi için ısrar ediyordu. Bu çalkantılar akabinde yolculuk başladı. Tren Eskişehir’de durduğunda Çerkes Ethem trenden inip şehir merkezine geçti. Ethem’in anlatımına göre birkaç subay istasyonda yanına gelmiş, orduda gayri tabilik olduğunu, askerin tertibat alıp bir olay için bekletildiğini, asıl maksadın ise kendisinin derdest edilmesi ya da öldürmesi olduğunu söylediklerini yazar. Bunun akabinde şehre inerek yakınlardaki Kuvay-ı Seyyare üyelerinden mürekkep 17 kişiyi toplayarak hızlıca istasyona doğru hareket ederler, kendi anlatımına göre amacı Mustafa Kemal Paşa’yla hesaplaşmaktır. Ethem arkadaşlarını toplarken Kılıç Ali gelir ve Gazi Paşa’nın onu trende beklediğini söyler. Bu sırada çevredeki olağanüstülüğü sezen Kılıç Ali bir bahaneyle ortamdan uzaklaşarak durumu Gazi Paşa’ya iletir. Çerkes Ethem adamlarıyla istasyona geldiğinde tren az önce kalkmıştır. Ne kadar durdurmaya çalışsalar da tren durmaz. Böylece, Çerkes Ethem ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki köprüler atılmıştır. Bu olayın ardından Ethem Bey en büyük hatasını yapar. İstanbul hükümetine bir telgraf çekerek Büyük Millet Meclisini dağıtacağını belirtir ancak bu telgraf İstanbul hükümetine iletilmeden İsmet Bey’in eline geçmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasının akabinde Ethem ve birliklerinden önemli bir kısmı Yunan’a sığınmıştır. Çerkes Ethem ise hainliğine gerekçe olarak gösterilen belgenin Büyük Millet Meclisi’ne hitaben, mebusları dalkavuklukla eleştirdiği aynı zamanda sadrazam İzzet Paşa’nın Ankara’da alıkoyulmasına karşı çıktığı mektup olduğunu belirtir. Bununla birlikte kendisinin Yunan kuvvetlerine mukavemet ederken İsmet Paşa kuvvetlerinin saldırısına uğradığını ve iki ateş arasında kaldığı için Yunan’la anlaşmaktan başka çaresinin kalmadığını belirtmekte ancak emrindeki askerlere İsmet Bey’in kuvvetlerine katılmakta ya da Yunan’a teslim olmak konusunda özgür bıraktığını ifade etmektedir. Bu siyasi ve askeri cenderenin bir sonucu olarak çok değil birkaç ay önce isminin önüne nice kahramanlık sıfatları eklenen, milli mücadele henüz ortada yokken düşmana karşı çetecilik faaliyetlerine girişen Çerkes Ethem artık bir vatan haini damgasıyla mühürlenmiştir…

 

Günümüzde rahatlıkla kullanılan kahraman ve hain sıfatlarının kıldan ince bir çizgiyle ayrıldığının bir örneğidir Çerkes Ethem. Dünün kahramanı, bugünün haini haline kolaylıkla gelebilir. Ancak ahval ve şerait içinde, olay örgüsüne bağlı kalınarak yapılan okumalar göstermektedir ki bu sıfatlar bir anlık sevinç ve kızgınlıkla insanlara giydirilmektedir. Ethem, isyanları bastırırken birçok çeteciden yardım almış, merkezi kuvvetin kurmay zekasına sahip zabitlerinden bolca yararlanmıştır. En büyük kuvvet kendi elinde olduğu için başarının getirdiği kahramanlık payesini yüklenmiştir. Bunun tam tersi durumda ise merkezi kuvvetlerle güç mücadelesine girmiş, yenilmesinin akabinde ise can havliyle Yunan’a sığınmıştır. Türk ordusuna ömrü boyunca silah atmayan Ethem, yenilgisinin bir sonucu olarak halk ve meclis nazarında kınanmış ve isminin karşılığı olan şan neticesinde de zelil olmuştur. Şu açıktır ki ne kahraman olabilecek çapta büyük bir lider ne hain olabilecek tıynette bir kansızdır. Hayatı iki uçtan ibaret görenler, dengenin gri alanını kaçırmakta ve hatalara hain, doğrulara kahraman tabirlerini hızlıca eklemektedir. Çerkes Ethem özelinde ise kâh şöhret kâh vatan sevgisiyle başlayan bu yaşam gurbet topraklarında son bulmuş, arkasında ise siyah-beyaz bir hikâye bırakmıştır.

Kaynakça

Atatürk, M. K. (1927). Nutuk. Yapı Kredi Yayınları.

Atay, F. R. (1999). Çankaya. Cumhuriyet Gazetesi Yayınları.

Cebesoy, A. F. (2001). Bilinmeyen Hatıralar. Temel Yayınları.

Ethem, Ç. (1993). Anılarım. Berfin Yayınları.

 

 

 
 
 

Comments


bottom of page