PSİKOLOJİK HAREKATIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ve KURUMSALLAŞMA SÜRECİ
- Onur Güner
- 6 gün önce
- 12 dakikada okunur
Psikolojik harekatın kavramsal çerçevesi ve kurumsallaşma sürecinin anlatılacağı bu metinde akış, kavramın tanımı ve çerçevesi ile başlamaktadır ve akabinde ise sırasıyla psikolojik harekatın yapılma şekilleri, planlanması, seviyeleri ve kurumsallaşma örnekleri ile devam etmektedir. Ayrıca, kavramın derinlemesine ve neden-sonuç bakımından incelenmesi ve anlaşılması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki lehte ve aleyhte var olmuş örnekler anlatımın sonunda yer almaktadır. Ek olarak, bu metinde ‘’psikolojik harekât’’ kavramının belirgin ve çağdaş tanımlarının yapılmaya başlandığı yirminci yüzyıl literatür dünyasındaki çerçevesinin, insanlığın doğuşuyla birlikte aslında var olduğu ve yaşam mücadelesi, iradenin başka bir topluma/devlete kabul ettirilmesi ve ulusal çıkarların ulusal ve/veya uluslararası meşruiyet kazanımı amacıyla kullanılmasına dair örneklerle çağlar arası bir gelişim ve karşılaştırma süreçlerine de yer verilmektedir.
Psikolojik Harekât Kavramının Çerçevesi ve Kurumsallaşma Süreci
Psikolojik harekât kavramı psikolojik savaş kavramıyla karıştırılabildiğinden dolayı önce aralarındaki ayrımın verilerek akabinde tanıma geçilmesi uygun görülmektedir. Psikolojik harekât kavramı hedef kitleyi (askeri/sivil) savaş veya barış zamanında belirli bir alanda bir veya birkaç araç vasıtasıyla istenilen tutum, davranış, düşünce ve duyguya sevk etmeyi ve kitlelerin kararlarını değiştirmeyi ifade ederken; psikolojik savaş hedef olarak alınan başka bir devlete karşı savaşı açan ve yürüten devletin bütün imkan ve kabiliyetlerinin topyekun kullanılması dahilinde kurumları aracılığıyla belirli bir plan ve strateji içinde faaliyetler geliştirmesine denmektedir.
Sinir sistemine ve bireylerin/toplumların/hedef kitlelerin bilinçaltlarına kolaylıkla nüfuz edebilen psikolojik harekatın kullanım alanı ve oranı sıcak savaşların yerini soğuk savaşlara bırakmaya başlamasıyla birlikte yükselmiştir. Yirminci yüz yılın ikinci yarısından günümüze kadar gelen süreçte cephe savaşlarının yerini hedef alınan ülkenin/toplumun sosyal, ekonomik, ahlaki, siyasi, kültürel ve hukuki anlamda hegemonya altına alınması almıştır. CIA direktörü Allen Dulles 1957 yılında, ’’İkinci cephe bireyin beyninde kazanılacaktır. Hedef, beyin yıkama, ideolojiyi değiştirme ve gerektiğinde birçok Mançurya kobayı yaratabilmektir’’ diyerek psikolojik harekatın 2. Dünya Savaşı ile başlayan kullanım artışı amacını ve mottosunu da gözler önüne sermektedir. Bu doğrultuda, psikolojik savaş aslında hedef kitlenin fiziksel bütünlüğünden çok ekonomik, psikolojik, milli birlik, ulusal dayanışma, kültürel ve askeri yönlerini etkiliyor denilebilmektedir. Ayrıca, psikolojik harekât bunu yaparken cephe savaşlarındaki kazanıma oranla daha az maliyete ve riske sahip olması ve uygulayıcılarının bir üniforma giymedikleri için herhangi bir devlet veya istihbarat teşkilatıyla ilişkilendirilmesinin zorluğundan dolayı daha çok tercih edilmektedir.
Psikolojik harekatların askeri ve sivil olmak üzere 2 boyutu bulunmaktadır. Askeri boyuttaki hedef kitleleri niteleyen anahtar kelimeler; ’’Zayıf karakterliler’’, ’’Zayıf inançlı kişiler’’, ’’Kimlik erozyonuna sahip insanlar’’, ’’Kariyer beklentisini kaybetmiş insanlar’’, ’’Yorgunlar’’, ’’Mücadele etme azmini kaybetmişler’’ ve ’’Ordusuna inancını kaybetmiş askerler’’ olarak tanımlanırken; sivil boyuttaki hedef kitleleri niteleyen anahtar kelimeler; ’’Liderler’’, ’’Politik düzendeki karar alıcılar’’, ’’Tarafsızlar’’, ’’Hedefsiz kişiler’’, ’’Amaçsızlar’’, ’’Ulus olma bilincini kaybetmişler’’ ve ’’Devlete ve topluma bağlılık hissetmeyenler’’ olarak tanımlanmaktadır.
Askeri boyuttaki hedeflere yönelik yürütülen psikolojik harekatlarda amaç bir ordunun savaşma gücünün kırılması ve asker kaynağının kesilmesine yöneliktir ve bu amaçlar doğrultusunda askerlere savaş öncesi hayatları hatırlatılmakta ve olası ölümlerinin anlamsız olduğu duygu ve düşüncesi hissettirilmektedir. Örneğin Vietnam Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri, Vietnam dilinde hazırladığı broşürlere ‘’ Người lính Mỹ là bạn của bạn’’ yani ‘’Amerikan askeri senin arkadaşın’’ yazdırarak Vietnamlıların savaş gücünü bozmaya çalışmıştır. Türk tarihinden örnek vermek gerekirse kuşkusuz en çarpıcı ve işlevi dolayısıyla öncü olan mehteran birlikleri akla gelmektedir. Bu birlikler lağvedilene kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun girmiş olduğu savaşlarda vazifesine ilk başlayan ve en son terk edenler olmuştur çünkü vazifeleri Türk askerinin ölüm korkusunu yenmesine ve moral, motivasyon ve maneviyatını yükseltmesine katkıda bulunmak iken çıkarmış olduğu yüksek ve gürültülü sesle de düşman askerlerini korkutmak ve savaşma güçlerini ve galibiyete olan inançlarını yıkmaktır. Bir diğer önemli örnek ise Sultan 2.Abdülhamid Han döneminde Japonya’ya doğru yol alan Ertuğrul Fırkateyni’nin 1889 yılındaki seyahatidir. Bu seyahatle amaçlanan 1887 yılında İstanbul’a gelerek padişahı ziyaret eden Japon Prensi Komatsu Akihito’nun ziyaretine iade itibar yapmak ve yolculuk esnasında duraklanan limanlarda uzak doğu Müslümanlarına halifenin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü ve desteğini hissettirmektir. Türk tarihinden son örnek olarak’’Islık oku’’ verilebilmektedir. Mete Han tarafından geliştirilen bu ok, başlığındaki delikler sayesinde havadaki yolculuğu esnasında uğultu çıkarmakta ve binlerce okun uğultularının birleşimiyle düşman üzerinde yıkıcı tesir bırakmaktadır. Öte yandan sivil boyuttaki hedefler olarak adlandırılan bireylerin, toplumların veya toplulukların kendi ülkelerinin yönetimine ve güvenlik güçlerine karşı dışarıdan ve içeriden yöneltilen olumsuz propagandaların kaynaklarını yok etmek veya bir başka ülkenin toplumuysa bu yok olmayı sağlamak amacıyla da psikolojik hareket gerçekleştirilebilmektedir. Bu psikolojik harekatlar gerçekleştirilirken iletişim ağının bütün olanakları (tv, internet, telefon, gazete, dergi) ve sanat (şanatçılar, film, kitap, şarkı) araç olarak kullanılmaktadır.

Psikolojik harekatın çeşitli yöntemleri bulunmaktadır ve bunlar sırasıyla; ’’Önemsizleştirme’’, ’’Duyarsızlaştırma’’, ’’Tepkisizleştirme’’ ve ’’Teslim almak/olmak’’ olarak sınıflandırılmaktadır. Bir psikolojik harekât yöntemi olarak önemsizleştirme, yaşanan veya karşılaşılan olayların sıradanlaşması ve toplumun bir diğer yöntem sınıfı olan duyarsızlığa itilmesini ifade etmektedir. Duyarsızlaştırma yöntemi ile psikolojik harekatta toplumu kontrole almadan önce olaylara dair tepki koyma ve irade gösterme yetilerini harekete geçirmeyecek bir duygu durumuna sokmak amaçlanmaktadır. Böylelikle, toplumların infial yaratması beklenen olaylara bile tepki vermemeye başlaması planlanmaktadır. Tepkisizleştirme yönteminde ise duyarlılığını yitirmiş toplumların tepki verme yani etken bir şekilde irade gösterme gücünü kaybettiği ve edilgen bir duruma geçtiği görülmektedir. Son yöntem olan teslim almak/olmak yönteminde ise hedef kitlenin birlik olma, ortak irade koyma, dayanışma gösterme ve ulusal çıkar ve değerleri savunma yetilerini kaybetmesi dahilinde mukavemetsiz bir şekilde psikolojik harekât yürütücüleri tarafından teslim alınmaları veya kendi iradeleriyle teslim olunmaları planlanmaktadır. Bu yöntemin öneminin farkına varan tarihteki ilk kişi olarak Büyük İskender öne çıkmaktadır. Büyük İskender, bilinen dünyanın çok büyük bir bölümü olan Avrupa ve Orta Doğu’nun önemli çoğunluğunu fethettikten sonra yerel halkın desteğini kazanmak için bir dizi faaliyette bulunmuştur. İskender, fethettiği topraktaki yerel halkı, kızlarını askerleriyle evlendirmek için teşvik etmekte ve onlara çeyiz/para yardımı yapmaktaydı. Böylelikle, gelecek nesillerin isyan etme iradesini ellerinden alarak bir Yunan kimliği oluşturmakta ve askerlerini Yunan kültürünün gelecek kuşaklara tanıtımında bir araç olarak kullanmaktadır. Öte yandan, milattan sonra 13.yy.’da yaşayan ve tarihin gördüğü en büyük kumandanlardan olan Cengiz Han da psikolojik harekât kavramını savaş ve idari stratejilerine eklemlemiştir. Cengiz Han, hedefi olan bölgeye saldırmadan önce teslim olmaları için bir çağrı gönderir ve can ve mal güvenliklerini koruyacağına dair söz verirdi ancak teslim olmayı kabul etmeyen bölgeleri tamamen yok ederdi. Böylelikle, yok edilen köylerin hikayesi dilden dile yayılır ve gelecekteki direniş olasılığını kıran bir güvensizlik ve kaos ortamı yaratılarak hedeflenen yeni fetihlerin kolaylıkla gerçekleştirilmesi amaçlanmaktaydı.
Psikolojik harekât uzman kadrolarca planlanması gereken bir disiplinler arası iş birliği faaliyetidir ve bu disiplinler arası faaliyet,’’psikoloji’’, ’’siyaset bilimi’’, ’’sosyoloji’’, ’’psikiyatri’’ ve ’’reklamcılık’’ alanlarını içermektedir. Ancak, iyi eğitimli, analitik düşünen ve kültürel çeşitlilik bilgisi yüksek uzman kadrolarca planlanan psikolojik harekat faaliyetlerini kısıtlayıcı çeşitli etkenler bulunmaktadır ve bu etkenler sırasıyla;’’Hedef kitle karşı önlemleri’’, ’’Yanlış bilgi’’, ’’Planlanan psikolojik harekat programını değerlendirmedeki zorluklar/eksiklikler’’, ’’Koordinasyon eksikliği’’, ’’Nitelikli personel/insan kaynağı eksiği’’, ’’Uluslararası hukuk’’ ve ‘’Zaman kısıtlaması’’ olarak ifade edilmektedir.
Psikolojik harekata karşı koymak için çeşitli önlemler ve eylemler bulunmaktadır ve bu aksiyonların gerçekleştirilmesi için de yine uzman kadrolarca titiz bir şekilde yürütülecek bir planlama, gerçekleştirme ve çözümleme (analiz) faaliyetleri zinciri gerekmektedir çünkü psikolojik harekât, ‘’Fark edildiğinde çok geç kalınmış olan, en zayıf ve savunmasız anda gafil avlayan ‘’görünmez ve sessiz bir savaştır’’. Bu karşı koyma önlemleri sırasıyla;’’Eğitim’’, ’’Toplum arasındaki iletişimi artırmak’’, ’’Yasakları azaltmak’’, ’’Milli kültürü taze ve güçlü tutmak’’, ’’Ulusal ve sosyal sezgiyi yükseltmek’’ ve ‘’Sosyal refahı artırmak’’ eylemlerinden oluşmaktadır. İyi ve donanımlı eğitilmiş nesiller olaylara geniş çerçeveden ve derinlemesine bakarak yürütülen psikolojik harekatın farkına varabilme ve irade koyma yeteneğine haiz bulunabilmektedir. Öte yandan yasakların azaltılması önlemine bir örnek vermek gerekirse Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmadan önce Moskova’da açılan McDonalds’a binlerce kişi sıra kuyruklarında bekleyerek ilk gün gitmiştir. Her ne kadar Gorbaçov zamanında esnetilme hareketlerine girişilse de sosyalist rejim gereği yıllarca dış dünyadaki yeniliklerden, kapitalden, eğlence ve yemek zincirlerinden uzak kalan Rus halkı fırsat tanınan ilk anda, okullarda kendisine düşman olarak öğretilen Amerikan sermayesinin mağazasına akın etmişti. Ayrıca, bu serbestleşme ve dış dünyayla iletişim olanaklarının artırılması sürecini Metallica konseri takip etmiş ve konsere toplam 1,6 milyon SSCB vatandaşı katılmıştır. Bu örnekler doğrultusunda Ayşe Bilge Selçuk’un özgürlük tanımına değinmek gerekmektedir. Selçuk[1]’a göre, ’’Uyaran ve tepki arasında bir boşluk bulunur. O boşlukta cevabımızı seçme gücü vardır. Cevabımızda ise gelişim ve özgürlük saklıdır.’’ Selçuk’un sözü ve SSCB’deki örneklerin arasındaki ilişkiye baktığımızda yasakların çok olduğu yerde insanların tepki verme hakkı yoktur ve tepki vermeme hakkı da insanları tepkisizleştirmeye itebilmektedir. Öte yandan tepki verme boşluğunun bulunduğu alanda ise özgürlük ve gelişim vardır ve böylelikle insanlar hür düşüncelerini kendi iradeleriyle ortaya koyar ve kümülatif bir gelişim gösterebilirler.
Psikolojik harekatın yapılma seviyeleri, ’’Stratejik psikolojik harekat’’, ’’Taktiksel psikolojik harekat’’ ve ’’Takviye edici/Destekleyici psikolojik harekat’’ olmak üzere üçe ayrılmaktadır. İlk olarak, stratejik psikolojik harekat, ’’Hedeflenen kitleyi savaştan caydırmak veya yıldırmak’’ olarak tanımlanmaktadır. İkinci olarak, taktiksel psikolojik harekat,’’Savaş alanındaki ve/veya dışındaki düşman, askeri veya sivil unsurlara yönelik harekatlar’’ olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, taktiksel psikolojik harekât uygulanırken ana hedef askerin savaş sahası dışında ve geride kalmış olan eski hayatını ona hatırlatmak ve o anlara duyduğu özlemle savaşma azmini yıkmak ve hedef kitledeki karar alıcıları yanıltmaktır. Son olarak, takviye edici psikolojik harekât ise, ‘’Savaş sonrası kontrole alınan bölgelerdeki hedef kitlenin yeni yönetime uyum sağlamasını ve isyan etmemesini sağlamak’’ olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojik harekatın planlanması faaliyetin tamamlanmasına giden sürecin verimli, doğru ve başarılı olması çok büyük önem arz etmektedir. Planlama sürecinde ve yürütülmesinde psikolojik harekât istihbaratından yararlanılmakta ve edinilen bilgiler hedef analizi kümesinde incelenmektedir. Psikolojik harekât istihbaratı yürütülen psikolojik harekât dahilinde ve kapsamında herhangi bir alandaki zafiyet ve hassasiyetlerin tespitini, sınıflandırılmasını, yorumlanmasını ve son olarak istihbarata dönüştürülmesini ifade etmektedir. Bu uzun ve aşamalı süreçte kritik istihbarat niteliğine haiz bilgiler ve kişiler, ’’Psikolojik harekat etkinliğinin kimliği’’, ’’Konum’’, ’’Koşullar’’, ’’Zaafiyetler/Hassasiyetler’’, ’’Kişiler’’ ve ’’Yerel halkın devlete bakışı’’ olarak ifade edilmektedir. Edinilen bilgilerin incelendiği ve değerlendirildiği hedef analizi, ’’Hedef kitlenin tanınması’’, ’’Hedef analizi süreci’’ ve ’’Hedef analizi aşamaları’’ olmak üzere üç ana başlıktan oluşmaktadır. Hedef analizi aşamaları ise şu toplam altı başlıktan oluşmaktadır; ’’Hedef kitleyi seçmek’’, ’’Hedef kitleyi etkileyen koşulların belirlenmesi’’, ’’Hedef kitlenin zayıf noktalarını belirlemek’’, ’’Psikolojik harekat uzmanlarının hedef kitlenin zayıf yönlerini ve istismar edilecek hassasiyetlerini belirlemesi’’, ’’Psikolojik hedefi belirlemek’’ ve ’’Hedef etkinliğinin belirlenmesi’’. Bu aşamalardan beşincisi olan psikolojik hedefin belirlenmesi sürecinde ‘’Birleştirici’’ ve ’’Bölücü’’ olmak üzere iki tür vardır. Birleştirici psikolojik hedef başarıya ulaşılması dahilinde bütün bir toplumu veya bir grubu/azınlığı/topluluğu güçlendirecek veya daha kuvvetli bir şekilde bir araya getirecek hedeflerken; bölücü psikolojik hedefler ise bireyi/bireyleri grubundan ayırmak, bir grubu mevcut bulunduğu toplumundan ayırmak veya bir grubun ve/veya bir toplumun düzenini ve organizasyonunu bozmak için belirlenen ve harekât yürütülen hedefler olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojik harekatın kurumsallaşma tarihinde, kullanım oranının artmaya başladığı İkinci Dünya Savaşı ve sonrası zaman büyük önem arz etmektedir. İnsanlığın başladığı zamandan beri çağdaş dünyadaki tanım ve yöntemlerle olmasa dahi yöneticiler tarafından kullanılan psikolojik harekât yöntemi 20.yy.’ın ikinci yarısından sonra kurumsallaşma konusunda atılım yapmıştır. Özellikle 20.yy.’ın sonlarına doğru kurulan Psikolojik Operasyonlar (PSYOP) birimi ile Amerika Birleşik Devletleri bu alanda kapsamlı bir tarihe ve etki alanına sahiptir. PSYOP biriminin görev misyonu ve vizyonu ’’İkna et’’, ’’Etkile’’ ve ’’Değiştir’’ temelleri üzerine inşa edilmiştir. Stratejik, operasyonel ve taktiksel anlamda psikolojik harekât kurgulayan ve yürüten bu birim hem barış hem de savaş zamanında hedef kitlenin tutum, duygu, davranış ve irade gösterme kabiliyetini istenilen yöne sevk etmeyi amaçlamaktadır. Bir diğer örnek ise Fransız Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren Ortak Çevre Eylemleri Merkezi’dir (The Centre interarmees des actions sur l’environnement). 300 kişilik askeri bir kadroya sahip bu merkez Fransız Silahlı Kuvvetleri’nin bütün hizmet kollarına gerekli olan psikolojik harekât kabiliyet ve kapasitelerini sağlamakla yükümlüdür. Bu doğrultuda gerçekleştirdiği misyonlara dair Mali verilebilecek en doğru örneklerden biri olarak öne çıkmaktadır. Ortak Çevre Eylemleri Merkezi, Fransız askerlerinin yerel halk ve kanaat önderleriyle iletişim kurarak operasyonlardaki hedeflerini açıklamak ve güvenlerini kazanmak için kuracakları iletişimleri kurgulamak ve analiz etmekten sorumludurlar. Ayrıca, bu iletişim zincirinin içinde nüfusa sosyal, sağlık, eğitim ve maddi anlamlarda doğrudan yardım ve yıkıntıların kaldırılarak yeniden imar ve bayındırlık faaliyetlerinin kurgulanması ve yönetimi operasyonlarıyla nüfuz ve destek elde edilmesi de amaçlanmaktadır.
Türkiye’de psikolojik harekatın kurumsal olarak bir ad kazandığı ilk kurumlardan biri Emniyet Genel Müdürlüğü olmuştur. 1990’lı yıllarda terörün giderek artmasının akabinde o zamanki adıyla Terörle Mücadele ve Harekât Daire Başkanlığı’na bağlı olarak Psikolojik Harekât Şubeleri kurulmuştur. Bu hareketle terörün kullandığı hem korku yaratma ve terörize etme yöntemlerine ön almak hem de terörün insan kaynağını kurutmak amaçlanmıştır.
2. Türkiye’nin Psikolojik Harekât Tarihinden Örnekler
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte her alanda yapılan atılımların dünyaya gösterilmesi ve yabacnı yatırımcılara güven verilmesi amacıyla Atatürk’ün kararıyla La Turquie Kemaliste (Kemalist Türkiye) dergisi Fransızca olarak çıkarılmış ve 1934-1949 yılları arasında 15 yıl boyunca hizmet vermiştir. Fabrika bacalarının, oy kullanan kadınların, sporcu çocukların ve üniversiteli gençlerin çeşitli sayılarda kapakta yer aldığı bu dergiyle Atatürk aynı zamanda Türk milletine de kendi değerini ve gelişimini göstermeyi amaçlamıştır. Atatürk’ün bu psikolojik harekatının ana fikri, vatandaşların güvenle, sevgi ve sadakatle ülkelerine’’bağlı kalmalarını sağlamak’’ ve aynı zamanda da dünyaya ‘’güçlerini’’ göstermektir.

Bir diğer örnek ise yine Atatürk’ün emriyle Balkan Turu yapan Sabiha Gökçen’in yolculuğudur. Atatürk, Türk kadınının 15 yılda geldiği noktayı hemen yanı başındaki ülkelere ve dolayısıyla da tüm Avrupa’ya göstermek amacıyla manevi kızını bu tura çıkartmıştır. Ayrıca, başta Batı Trakya olmak üzere yurt dışındaki Osmanlı bakiyesi Türk soylu halklara Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve desteğini göstermek de amaçlardan biridir.
Yukarıda Türkiye’nin kurgulayıcı ve yürütücü konumda bulunduğu psikolojik harekât faaliyetleri ele alınmıştır. Madalyonun diğer yüzü olan ve hedef kitlenin Türk devleti ve milleti olduğu ve edilgen konumda olunan psikolojik harekât örneklerinin ilk örneği ise vatandaşlık adı üzerinden yürütülen tartışmalardır. Son birkaç yıldır artan bir şekilde ’’Türk edebiyatı’’ mı ’’Türkçe edebiyat’’ mı ve ‘’Türk vatandaşı’’ mı ‘’Türkiyeli’’ mi tartışmaları devam etmektedir. Birgün Gazetesi’nin 28 Şubat 2022 tarihli bir haber metninde şu ifadeler yer almaktadır,’’ Türkiyeliler Polonya sınırında mahsur kaldı. Metecan Çarklı, “Türk yetkililer bize ‘İlgileniyoruz, merak etmeyin’ bile demiyor”. Haber metni dikkatlice okunduğunda mağdur olan kesime Türkiyeli denirken mağdur eden yetkililere yani suçlanan hedef kitleye Türk denmektedir. Bir diğer örnek ise Kürt kökenli futbolcu Deniz Naki, bölücü terör örgütü propagandası yaptığı gerekçesiyle ülkemizde futboldan 2018 yılında men edilmişti ve Alman Welt gazetesine konuyla alakalı bir açıklama yapmıştı. Welt gazetesi bu haberi verirken Kürt kökenine vurgu yapmış ve Deniz Naki de kökeninden dolayı ırkçılığa maruz kaldığını belirtmişti ancak 2 yıl sonra Almanya’da uyuşturucu kaçakçılığından ve haraç toplamaktan dolayı ceza alan Deniz Naki’nin haberini aynı Welt Gazetesi Türk futbolcu tutuklandı olarak vermişti. İlk olaya benzer bir şekilde kötü olan durum/kişi Türk sözcüğüyle tanımlanırken mağdur pozisyondaki kişi/olaylar başka sıfatlarla haber metinlerinde yer almaktadır.

Ulusal değerlere, kimlik tanımına ve ulusal birliğe yönelik sanal ortamdaki bu psikolojik harekât operasyonlarından sonra milli savunma, tarihe olan saygı ve bağlılık ile ulusal birliğin yanı sıra uluslararası kamuoyuna karşı suçlu psikolojisine girmeye yönelik Türk devletine ve milletine yapılan birkaç psikolojik harekât örneğine de değinmekte fayda bulunmaktadır. İlk örnek Kıbrıs Barış Harekâtı, Yunanistan, Avrupa Birliği’ne giriş ve komşuluk ilişkilerine yönelik. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 30.yılı olan 2004 yılında tek devletli çözümün kabulü için yapılan Annan Planı Halk oylamasında Kıbrıs Türkleri %64.9 ile evet derken Kıbrıs Rumları %75.83 ile hayır demiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin Annan Planı’na olan desteği Avrupa Birliği’ne girişin yakın olunduğuna inanılan bu dönemde Avrupa ile olan ilişkileri artırmaya vesile olmuştur. Kasım 2004 yılında televizyonda vizyona giren Yabancı Damat isimli dizide Yunan bir erkek ile Gaziantepli bir Türk kızının aşkı işlenmiştir. Komşu iki ülkenin benzer kültürlerinin anlatıldığı ve ırkçı bir Yunan babaanne ile ırkçı bir Türk dedenin de bir müddet sonra âşık olup evlenmesiyle sonuçlanan bu dizide psikolojik harekât kavramının izleri yoğun bir şekilde görülmektedir. İki ülke arasındaki düşmanlıkların eskide kaldığını belirtmek amacıyla ırkçı rolleri 2 yaşlı insana veren ve sonunda onların da evlendiği bir dizi evreninde geçmişte yaşanılan acılara ve Kıbrıs Türklerine yapılan katliamlara değinilmemiştir. 2004 yılı aralık ayında ise Avrupa Birliği’ne üyelik için Türkiye’nin tüm siyasi şartları sağladığı kararının alınmasıyla tam müzakerelere başlanmıştır. Ayrıca, 2009 yılında sinemada vizyona giren Güz Sancısı filminde 6-7 Eylül olayları özelinde Kıbrıs’ta aslında katliam olmadığı ve Türk milliyetçisi kesimlerin ve siyasilerin siyasi ve maddi rant uğruna halkı galeyana getirdiği anlatılmıştır.
‘’Psikolojinin tersanelerinde, eğer onları nasıl kullanacağımızı biliyorsak, dünyadaki en güçlü toplardan daha etkili silahlar vardır’’ diyen Gustave Le Bon psikolojik harekatın gücünü anlatan en kısa ama doğru tanımı yapmıştır. FETÖ’nün ana akım yayın organlarından biri olan Samanyolu TV’de 2004-2006 yılları arasında yayınlanan Şubat Soğuğu dizisinde hem gerçekte işlenen Necip Hablemitoğlu suikasti gibi suikastlere yer verilirken hem de ilerleyen süreçte Ergenekon-Balyoz kumpaslarında tutuklanacak kişilere yönelik bir psikolojik harekât yürütülmüş ve toplum buna hazırlanmaya çalışılmıştır. Dizideki Necmi Sebitoğlu adıyla Necip Hablemitoğlu gerçekte öldürüldüğü gibi dizide de suikast sonucu öldürülmüş ve ileride tutuklanma talebi oluşturulacak olan Türkan Saylan dizide Suzan Saygıner adıyla yer almıştır. Aynı kanalda 2007-2011 yılları arasında yayınlanan Tek Türkiye dizisi yayın hayatına başladıktan 2 yıl sonra 2009 yılında demokratik açılım süreci başladı ve bu süreci takiben 2012 yılında başlatılan çözüm süreci girişimi de 2015’te son buldu. Türk milleti bu süreçler öncesi televizyonda izlediği/bildiği/duyduğu Tek Türkiye dizisinde işkenceci (!), gaddar(!) ve ırkçı (!) Türk askeri sahneleri ve teröristlerin sözde mağduriyetleri ve insan (!) kimliklerini vurgulayıcı anların gösterimiyle süreçlere hazırlanmıştır.
Amerikan istihbaratı desteği bilinen FETÖ’nün Türk milletinin ordu-millet anlayışını sarsmak ve başarılı olan Türk aydınlarını cezalandırmak için kurduğu Ergenekon-Balyoz kumpasları doğrultusunda yüzlerce kişi tutuklanmıştır. Psikolojik harekatın ana amaçlarından biri olan milli değerlere olan saygınlığı ve bağlılığı kaldırma amacıyla yürütülen kumpas sürecine Türklerin Orta Asya’da demirden dağı eriterek çıktıkları efsanevi anayurdunun ismi olan Ergenekon sözcüğü verilmiştir. Ayrıca, tutuklananlar arasında bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşısı olan Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye getiren ekibin komutanı olan Korgeneral Engin Alan ve elebaşını sorgulayan Albay Hasan Atilla Uğur da vardı. Ek olarak, Türkiye’deki ilk organ naklini yapan Mehmet Haberal ve Kardak Krizi’nde kayalıklara çıkan takımın üyeleri de vardı. Türk milletinin tıpta ve askeriyede ve terörle mücadelede başarılı isimleri gözaltına alınırken aynı zamanlarda televizyonlarda Yabancı Damat ve Tek Türkiye dizileri yayınlanmaktaydı. Topyekûn bir psikolojik harekata maruz kalındığı ve amacın milli birliği, ordu-millet anlayışını, dayanışmayı, kader ve sevinç birlikteliğini ve öz değerlere saygının/bağın koparılması olduğu açıkça ortada bulunmaktadır. 2016 yılında Amerikalı Gallup şirketi tarafından yapılan ‘’Ülken için savaşır mısın?’’ sorulu ankette Türkiye’de savaşırım diyenlerin oranı %73 çıkmıştır ve etrafında savaşların ve çatışmaların durmadığı Türkiye’de her dört gençten biri ülkesi için savaşmayacağını söyleyerek ordu millet anlayışının aldığı yarayı gözler önüne sermektedir. Ankette Finlandiya %74, Gürcistan %76 ve Azerbaycan %85 ile Avrupa ülkeleri arasındaki ilk üçü oluşturmaktadır. Ayrıca, oran olarak Türkiye’nin üstündeki bazı ülkeler ve oy oranları şu şekildedir; ‘’Birinci olan Fas %94 ve yıllardır süren iç savaşa rağmen %76 ile Afganistan’’.

Özetlemek gerekirse, Psikolojik harekât, bilginin; insanların fikir, düşünce ve tutumlarını dost kuvvetlerin istekleri doğrultusunda etkilemek maksadıyla kullanılmasıdır[1]. Psikolojik harekatın tarihsel süreçteki gelişimine; çağdaşlaşma, kurumsallaşma ve kavramsallaşma süreçlerine ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki örneklere değinilen bu makalede literatür taraması ve güncel olaylardan yararlanılmıştır. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabında ’’Savaş aldatmaya ve hileye dayanır’’ diyerek tarihteki ilk psikolojik harekât tanımlarından birini yaptığı bu cümle zamanla yönlendirme, hedef kitle ve analiz gibi çağdaş sözcüklerin eklenmesiyle fiziksel zarar veren silahlardan daha tehlikeli bir hale gelmiştir. Küreselleşen dünyada ulaşım ve iletişimin kolay olması aynı zamanda hedef kitlelere ulaşılmasını, analiz edilmesini ve hakkında plan kurulmasını daha kolay kılmaktadır. Gelişen teknolojik imkanlarla birlikte kültür, dil ve politik bilgi öğrenimlerinin kolaylaşması ve yaygınlaşması ile psikolojik harekâtı planlayanların kimliklerinin bilinmesi ve düşmanın somutlaştırılması zorlaşmıştır.
Commentaires